SAVCI DOĞAN ÖZ’Ü VURDULAR / Bir Kontrgerilla Cinayeti
“...hedef saptırılarak sıkıyönetimi çağırma, seçimle, olmazsa darbeyle iktidar olma, demokratik yaşama biçimini yok ederek halkı sömürme seçeneği tek seçenek durumuna getirilme çalışmasıdır yapılan. Durum bütün açıklığı ve acılığıyla ve saygıyla sunulur.”
Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, “Kontrgerilla Raporu”nu bu sözlerle bitirdikten kısa bir süre sonra katledildi. Derin devlet yapılanmasını kaleme aldığı bu raporunu dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e ulaştıran Doğan Öz’ün uyarıları dikkate alınmadı, Türkiye, tarihini katliamlara, siyasi cinayetlere, faili meçhullere teslim etti.
Doğan Öz, Türkiye’nin öldürülen ilk savcısıydı. Katledilme gerekçesi ise devletin güvenlik birimlerinin ve milliyetçi-muhafazakâr bir grubun imece usulü yürüttüğü cinayetlerin, katliamların arkasındaki o “derin” yapıyı görmesiydi. Raporu eline alanlar, büyük bir sessizliğe gömüldü. Özellikle 1970’li yıllarda, sağ-sol çatışmalarının sonucunda yaşanan cinayetlerin faillerini bütün açıklığıyla anlattığı bu raporunda, Kontrgerillanın işleyişini ortaya koydu. Savcı Öz, bir gün kendisinin de Özel Harp Dairesi olarak da bilinen bu yapı tarafından yok edileceğinin, katilleri bulunsa da yine bu yapı tarafından korunacağının farkındaydı. Belki de bu yüzden tehditler aldığında, “Kim bilir beni öldürecek olanlar ne kadar keyiflenecek...” diyordu.
Doğan Öz’ün yine aynı zamanda “halka yakın olmak”, “Denizlerin idamına ve DGM’lerin kurulmasına karşı çıkmak”tan hakkında soruşturmalar açıldı. Erbakan ve Demirel’in yakınlarının yolsuzluk dosyalarını saptaması, cinayetlerin faillerinin bulunması için gösterdiği yoğun çabaların karşılığı da onlarca kez sürgün edilmesiyle karşılık buldu.
Kontrgerilla Raporu’nda anlattığı güç, Savcı Öz cinayeti davasında da yine başroldeydi. Cinayetin yıllarca süren davasında yaşananlar ise tam bir hukuk trajedisiydi. Sanık hakkında verilen idam kararı her defasında bozuldu, avukatları aracılığıyla dosyaya eklenen “Gizli” ibareli yazıların, devletin istihbarat kuruluşlarına ait olduğu ortaya çıktı. Binlerce insanın katıldığı cenaze töreninde “Kanı yerde kalmayacak, hesap soracağız” diyen siyasi liderler sözünü tutmadı. Ankara’nın orta yerinde yaşanan Doğan Öz suikastı, sıkıyönetimin de gerekçelerinden biri sayıldı. Öz cinayeti, söz konusu bu “özel” yapının ateşini yakan ilk büyük olay olması bakımından da ayrıca önemlidir.
Bu çalışmada Doğan Öz’ün doğup büyüdüğü Afyon ile eğitim ve çalışma yaşamını sürdürdüğü Ankara’da, aralarında dönemin önemli sol isimlerinin de bulunduğu yakın çevresiyle yapılan özel röportajlara yer verildi. Ailesiyle yıllarca süren görüşmelerin yanı sıra, binlerce sayfalık cinayet dosyası, keşif ve benzeri önemli belgeler ile fotoğraflar yeniden ele alındı. Savcı Öz’ün yaşamının arka planı, tek tek taranan dönemin yayımları, konu olan yılların kültürel ve sosyal yaşamıyla desteklendi. Türkiye tarihine damgasını vuran üç askeri darbenin dava sürecini nasıl etkilediği de beraberinde işlenmiştir.
Savcı Doğan Öz cinayetine sekiz kişi tanık olmuştu. Doğan Öz’ün katil zanlısı olarak yargılanan İbrahim Çiftçi tanıklar tarafından teşhis edilmiş ve mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılmıştı. Askerî Yargıtay mahkemenin kararını bir değil tam dört defa bozduğu için Çiftçi “mecburen” beraat etti.
Kitaptan:
“Elimizdeki bilgiler, belgeler ve tanık ifadeleri cinayeti İbrahim Çiftçi’nin işlediğini gösterirken ve vicdani kanaatimiz de bu yönde oluşmuştur. Ancak (…) Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararları da mahkememizi bağlayıcı nitelikte bulunduğundan, bu nedenle Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun sanık İbrahim Çiftçi hakkındaki sekizde yedilik oy çokluğuna dayanan bozma ilamına uyularak sırf bu hukuki zorunluluk nedeniyle sanık İbrahim Çiftçi’nin beraatına karar verilmiştir.”