2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Kapsamında Direnme Suçu

ÖZET

Direnme hukuk düzeninde kimi zaman korunan bir hak, kimi zaman ise bir suç olarak karşımıza çıkar. Direnme fiiline ilişkin iç hukukta akla ilk gelen örnek, “polise mukavemet” şeklinde bilinen, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçudur. Bununla birlikte, 1980 darbesinin uzantısı olan 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu bünyesinde düzenlenmiş direnme başlıklı ayrı bir suç bulunmaktadır. Aslında uygulamada sıklıkla başvurulan bu norm, hukuki çalışmalara nadiren konu olmuştur. “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Kapsamında Direnme Suçu” başlıklı yüksek lisans tezi ile bu boşluğun doldurulması adına katkıda bulunulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda suçun unsurları teknik bir şekilde değerlendirilmiş, ilgili mahkeme kararları, farklı ulusal ve uluslararası yaklaşımlar yansıtılarak hukuki açıdan “olması gerekene” ilişkin öneriler getirilmiştir.

Mevcut düzenlemeye göre Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda 32. maddede düzenlenen direnme suçundan bahsedebilmek için öncelikle kişinin kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşüne katılmış olması gerekir. Bir toplantının ne zaman kanuna aykırı kabul edileceğinin sınırı, kuşkusuz ki ülkenin siyasi iklimi ve hakim ideolojisinden etkilenir. Tez kapsamında bu durumun tarihsel kanıtları farklı ülkelerde farklı dönemlerin izlerini taşıyan kanunlarla desteklenmiştir. Türkiye’de ise baskılayıcı düzenlemelerin kimi zaman adım adım ilerleyen mücadeleler sonucu değiştirildiği ya da farklı yorumlandığı, ancak özellikle darbe dönemlerinde hazırlanan kanunların bu kazanımları hızla ortadan kaldırdığı kronolojik bir şekilde gösterilmeye çalışılmıştır. Bugün uygulanmakta olan düzenleme, 12 Eylül’den bu yana ana hatları değiştirilmeden, hatta sonradan yapılan daha vahim eklemelerle varlığını sürdürmektedir. Bu durumun sonucu olarak hemen hemen her toplantı kolaylıkla kanuna aykırı kabul edilebilmektedir.

Oldukça geniş tanımlanan “kanuna aykırı toplantı”ya katılmak, direnme suçunu işlemek için yeterli değildir. Yalnızca tezde detaylı bir şekilde tarif edilen sınırlar içerisinde, hukuka uygun bir ihtar ve zor kullanımı söz konusuysa, toplantıya katılanların dağılmamakta ısrar etmesi, 32. maddenin ilk fıkrası kapsamında cezalandırılmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nda suç olmaktan çıkartılan pasif direnmenin, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında hapis cezası ile cezalandırılması ise hukukun bütünlüğü ilkesi açısından endişe vericidir. Yine aynı maddede pasif direnmenin yanı sıra cebir veya tehdit kullanarak gerçekleştirilen aktif direnme düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyi açıklayabilmek adına cebir ve tehdit kavramları ve ilgili diğer suçlar ayrıntılarıyla  

değerlendirilmiştir. Tezin sonuç kısmında ise, kanuna aykırı toplantı kavramının ve direnme suçunun temel insan hakları ve hukuk sistematiğine uyumlu şekilde yeniden ele alınması için öneriler sunulmuştur.