Küresel Adalet: Emperyalizm ve Uluslararası Yargılamalar

HALİT ÇELENK HUKUK ÖDÜLLERİ İÇİN ESER ÖZETİ

Küresel Adalet – Emperyalizm ve Uluslararası Yargılamalar

Gönenç HACALOĞLU

            Uluslararası hukuk, sıklıkla tarihsel ve toplumsal bağlamından bağımsız bir hukuk disiplini olarak ele alınmaktadır. Bu eğilim, hukuku diğer sosyal bilimlerden ayrı ve tarafsız bir alan olarak gören yaklaşımların bir uzantısı olarak ifade edilebilir. Oysa genel olarak hukukun tarafsızlığının mümkünlüğünün oldukça şüpheli olması bir yana özel olarak uluslararası hukukun bağımsız ve tarafsız olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Hatta denilebilir ki uluslararası hukuk, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, tarih ve sosyoloji gibi sosyal bilimlerle en bağlantılı hukuk disiplinlerinden biridir. Bu durum, uluslararası hukuk alanına dair sosyal bilimlere bütüncül bir perspektifle bakan, eleştirel ve kuramsal çalışmalar yapılmasının önemini ortaya koymaktadır.

            “Küresel Adalet – Emperyalizm ve Uluslararası Yargılamalar”, bu alandaki eksikliği gidermeye yönelik mütevazı bir katkı olarak kaleme alınmıştır. Bu bağlamda, hukukla toplumsal olan arasında ilişki kurulmaya çalışılmış, hukukun toplumun yaşam koşullarını meşrulaştıran bir kavram olduğu vurgulanmaya çalışılmıştır. Tam da bu nedenle eser boyunca, hukukun üretim ilişkilerinin belirleyiciliğinde ve bu ilişkiler neticesinde şekillendiği akıldan çıkarılmamıştır. Bu kabul, hukukun taraflı olduğu kabulüyle paralel bir şekilde daha adil bir dünya sistemine duyulan özlemin ve bunun için benimsenmiş olan tutumun doğal sonucudur.

            İnancım odur ki akademik ve bilimsel eserlerde teşvik edilen “ideolojisiz-tarafsız” olmak gerektiği yönündeki genel kabulün kendisi köklü ve hâkim bir paradigmanın ve ideolojinin sonucudur. Akademide mevcut olan bu liberal kavrayış eleştirel çalışmalarda dahi hâkim paradigmanın çizdiği sınırların dışına çıkılamamasına sebep olabilmektedir. Dolayısıyla gerçekten eleştirel bir çalışmanın ön koşulu eleştirilen nesnenin kendisinin de ideolojik olduğunun kabulünü gerektirmektedir. Tam da bu sebeple bu çalışma özelinde hukukun kendisi ideolojik ve taraflı olarak kavranmıştır.

            Ayrıca belirtmek gerekir ki bu eser esas olarak 2021 yılının yaz ayında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde savunulmuş olan “Dünya-Sistemleri Analizi Perspektifinden Ceza Yargılamaları ve Küresel Adalet” isimli yüksek lisans tezinin gözden geçirilmiş ve yeniden düzenlenmiş halinden oluşmaktadır. Aradan geçen yaklaşık bir senelik sürede eser pek değerli hocalarımın, çalışma arkadaşlarımın görüş ve eleştirileri ile olgunlaşmış ve yine hocalarımın yönlendirmeleri ile basılı hale gelebilmiştir. Eserde cevap aranan sorular özetle şunlardır:

            “Tarihin en caniyane yüzyılı” olan 20. yüzyıl, onca savaş, yıkım ve sömürüyle beraber bir dizi uluslararası hukuk kurumunu da bizlere “armağan etti”. Tüm devletlerin ve elbette halkların eşit olduğunu vazeden bu kurumlar emperyalistlerin düzenlemelerinden mi ibaretti yoksa “kapitalist küreselleşmenin kurbanlarının göreli zaferlerinin” mi sonucuydu? Uluslararası otoritelerin yaptığı yargılamalarda sanık koltuğunda oturanlar galipler miydi, madunlar mı?  Wallerstein’ın ifadesiyle “kişisel ve kolektif hayatlarında en büyük bedelleri ödeyen” halklar için bu kurumlar ve yargılamalar işlevli oldular mı?

            “Küresel Adalet”, bu sorulara uluslararası yargılamaları inceleyerek cevap vermeye çalışırken diğer yandan kapitalist dünya-sistemin 16. yüzyıldan çağımıza taşıdığı Avrupa-merkezcilik ile bir hesaplaşmaya girişiyor. Bu bağlamda uluslararası ceza yargılamalarının Nürnberg’den başlayarak daimî Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasıyla devam eden serüveni eleştirel bir perspektifle inceleniyor. Bağımlılık okulunun Marksist temsilcilerinin ve özel olarak dünya-sistemleri analizinin sunduğu zengin çerçeve çalışmaya yol gösterirken uygulanan “adalet”in evrenselliğinin tartışılması için de bizlere kapı aralıyor.

            Çalışma, üç ana bölümden oluşmakta olup, ilk bölümü, uluslararası hukukun ve özel olarak uluslararası ceza hukukunun hangi tarihsel bağlamda oluştuğunun kavranabilmesi için zemin hazırlamaktadır. İlk bölüm, içinde yaşadığımız dünya-sistemin tarihi ve dünya-sistemleri analizinin kuramsal çerçevesiyle ilgilidir. İkinci bölümde uluslararası hukuk, uluslararası ceza hukuku ve uluslararası suçlar kavramlarının oluşumuna dair tarihsel bir değerlendirme yapılmış, daimî bir Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasına kadar yapılan önemli ceza yargılamaları ilk bölümde aktarılan bakış açısı ile incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise bugünkü hegemon güç ABD’nin UCM’ye karşı tavrı etraflıca değerlendirilmiş, ABD’nin işlediği uluslararası suçları cezasız bırakan uluslararası sistemin eleştirisi yapılmıştır.

 

            Çalışmanın 16. yüzyıl ile başlayarak 21. yüzyıla uzanan anlatısı kronolojik bir sıra takip etmektedir. Bu tercih, tarihin belirli noktalarda sona erip, yeniden başlayan değil; her ilerlemeden kendisine bir şeyler katarak, kümülatif bir şekilde ilerlemeye devam eden bir bütün olduğu görüşüne dayanmaktadır. Kuramsal çerçeveyi sunan birinci bölümdeki kurgu da buna uygun olarak yapılmıştır. Birinci bölümde Avrupa içi güç mücadelelerinden başlayarak ABD hegemonyasına uzanan tarihi anlatı, ikinci ve üçüncü bölümlerde uluslararası ceza yargılamalarının yine Avrupa içi güç mücadelelerinden başlayarak ABD hegemonyasıyla ilişkisinin kurulduğu tarihi anlatıyla paralellik göstermektedir.