HALİT ÇELENK HUKUK ÖDÜLLERİ 2023
ESER TANITIM YAZISI
ŞAHİN, Çağatay,
“Tıp Fakültelerinde Kadavra Eksikliği ve Üniversitelerin Açtıkları Kadavra Alım İhaleleri Üzerine Bir Değerlendirme”,
Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl: 2022, Cilt: 12, Sayı: 2, (s. 1998-2043).
Türkiye’de metalaşma sürecini tıp fakültelerindeki kadavra eksikliği ve bu eksiklik gerekçesiyle açılan ihaleler üzerinden değerlendiren bu araştırma, anatomi alanındaki çalışmalar için elzem olan kadavraların nasıl mal alımı ihalelerinin konusu haline getirildiğini farklı disiplinler çerçevesinde incelemek amacıyla kaleme alınmıştır. Dünya tıp tarihinde XX. yüzyıla dek bir sorun olarak süregelen kadavra ihtiyacı, nitelikli anatomi eğitiminin önünde sürekli bir problem teşkil etmiştir. Bu sebeple insanlığın aydınlanma serüveninde önemli bir rol üstlenen kadavra temelli anatomik çalışmalar, siyasi otoritelerin bu yöndeki kararlarına ve yasal düzenlemelere her zaman ihtiyaç duymuştur. Türkiye’deki tıp fakültelerinde yakın tarihe kadar sınırlı sayıdaki fakülte ve bağışçı sayısı ile süren çalışmalar, son yirmi yılda üniversite sayısı ve kontenjanların sürekli arttırılmasıyla nitelik açısından yetersiz bir hal almıştır. Bu hususta bağışçı sayısını arttırmanın birçok yolu aranmış ve ölümü gerçekleşmiş kimsesiz yurttaşlara ait cesetlerin fakültelere teslim edilmesine dair girişimler de bulunulmuş; ancak meseleye kalıcı bir çözüm bulunamamıştır. Mevcut kültürel ve ahlaki kodlardaki değişim sebebiyle bağışçı sayısındaki azalma da bu sürece eklendiğinde ülkemizdeki tıp ile diş hekimliği fakültelerinin niteliğini doğrudan etkileyecek bir problem oluşmuştur.
Bu aşamada bağış kampanyaları ve belirli yasal düzenlemeler ile sorun yurtiçinde çözüme kavuşturulmaya çalışılmasına karşılık gerekli sayıda ceset, tıp fakültelerine teslim edilememiş ve yurtdışından kadavra alımı tartışmaları da bu süreçte artış göstermiştir. 2014 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nde görüşülerek kabul edilen, Sağlıkta Torba Yasa olarak ifade edilen 6514 Sayılı “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” da yurtdışından tıp fakültelerine kadavra nakli yapılabileceğine ilişkin getirilen değişiklik, daha sonrasında belirli şirketlerin kadavra ithali yapmaları ve yabancı ülke yurttaşlarına ait bedenleri, ülkemize getirerek açılan ihalelere girmeleriyle farklı bir boyut almıştır. Bu amaçla ülkeye sokulan yabancı ülke yurttaşlarına ait cansız bedenler, belirli mal alım ihale süreçlerinin ardından üniversitelere tahsis edilmektedir.
Bu doğrultuda yalnızca bir mal alım ihalesi üzerinden anlayabilmek mümkün değildir; zira yasal düzenlemelerin bu ilişkilerdeki işlevine odaklanmak gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle hukukun yalnızca norm ve ilkeler bütünü olduğu yolundaki değerlendirme, onun yürürlükteki ekonomik sistemle ilişkisinin kesilmesine yol açmaktadır. Kapitalist üretim ilişkileri ve bu ilişkilerin ideolojik kaynakları üzerinden gerçekleştirilecek değerlendirmelere bu pratikleri açıklama yolunda ihtiyaç bulunmaktadır ve hukuk, uluslararası düzeyde metaların mübadelesi amacıyla bu hususta önemli bir işlev görmektedir. Bu süreçte tarihin çok önemli bir bölümünde üzerinde özel mülkiyet kurulamayan veya ticaretin konusu olamayan mal ve hizmetler, giderek özel mülkiyet hukukunun kapsamına alınmaktadır. İnsan bedenleri ve insan bedenlerine ait organ ve parçalar da bu sürece dahil edilerek ticarileştirilen şeyler olmuşlardır.
Burada sıklıkla ilgili şirketlerin bu ihalelerden herhangi bir kazanç sağlamadıkları yolunda karşı bir argüman geliştirebilir; zira meselenin uluslararası alanda iştigal eden vakıflar ve şirketler elinde oluşan bir ceset ekonomisi olarak okunması ihtimal dahilindedir. Maddi bir kazanç sağlanmadığı argümanı medikal alanındaki şirketler bakımından geçerliliğini yitirmektedir; zira kuruluş amaçları gereği maddi kazanç sağlama araçları olan şirketler, bu işlerde nakil ya da ilaçlama gibi giderler çıkarıldığında yüksek bir kazanç sağlamaktadır. Sözleşme özgürlüğü veya bilime katkı sunma yolunda bu faaliyetlerle beden bağışı yapıldığı tezi de tartışmalıdır; zira istisnai durumlar dışında bağışlanan cesetlerin bağışçı ya da bağışlayan aileler tarafından cenaze masraflarından kaçınma gibi sebeplerle bu şirket ya da vakıflara teslim edildiğini unutmamak gerekir. Ayrıca bağış bir kez gerçekleştiğinde bu alandaki oluşumların cesetler üzerindeki tasarruflarını ulusal ve uluslararası boyutta denetlemenin güç olduğu da görülmüştür.
Çalışma bakımından bu süreç, kadavraların metalaşma sürecine dahil olmalarıyla karşımıza çıkmaktadır. Esasen yurtiçindeki düzenlemelerin tatbiki yoluyla çözülebilecek bir mesele, tıp fakültelerinin bu elzem ihtiyacı için kamu ve vakıf üniversitelerinin maddi kaynaklarının bu yolda harcanmasına neden olmuş ve yasal düzenleme, uluslararası anlamda bir metaya dönüşmekte olan cesetlerin dolaşımına ülkemizi de dahil etmiştir. Burada toplumsal gerçeklik ile yasal sınırlar arasında bir problem bulunmaktadır ve bu sınırı aşmak amacıyla hukuken olanaklı olmayan kadavra nakli belirli çıkar gruplarının talepleri doğrultusunda yasal hale getirilmiştir. Böylelikle Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk kez bilimsel amaçlı olmakla beraber bu sürecin sonucunda ülke sınırlarına giren cesetlere değer biçilmiş ve mal statüsünde idari işlemlerin konusu olmuşlardır. “İnsan kadavrası, insan doku parçası ile kadavra saklama havuzu” başlığıyla açık ihale usulü ile yapılan ihalelerin konusu olan bedenler cinsiyet, ağırlık vb. gibi aranan şartlara uygun olarak ihalelere sokulmaktadır. Şirketlerin yurtdışından getirdikleri kadavraları kiralama veya üzerlerinde saatlik çalışma amacıyla bilim insanlarına sunabileceklerini açıklamaları da çalışmadaki metalaştırma tespitini kolaylaştırmaktadır. Buradan hareketle yurtdışından getirilmiş bu kadavraların ülkemizde artık birer mal statüsünde olduğu ve metalaştırma sürecinin sonucu olarak ülke yurttaşları için de bu ihtimalin uzak olmadığı fikri makalede savunulmaktadır.