Bu kitap 12 Eylül döneminin önemli siyasal davalarından birisi olan TÖB-DER davasının askeri ve sivil yargıdaki yasal macerasını belgeleriyle anlatmaktadır ve Eğit-Der tarafından Mart 1990’da yayınlanmıştır.
Kitabın arka kapağında tanıtım amacıyla şöyle yazılmıştı:
“Hukuk, insan hak ve özgürlüklerine saygılı olmak zorundadır. Bu hak ve özgürlükleri hiçe sayan bir hukuka hukuk denilemez. 12 Eylül dönemi temel hak ve özgürlükleri dışlayan hukuk anlayışı ile ülkemizi bir polis devletinin yörüngesine itmiştir. Hukuk, yerini hukuksuzluğa bırakmıştır.
TÖB -DER hakkında verilen mahkûmiyet kararı bunun önde gelen örneklerinden biridir.
Ankara Sıkıyönetim 3 No.lu Askeri Mahkemesi, TÖB-DER yöneticilerini ağır hapis cezasıyla cezalandırdı ve derneği kapattı. Aynı iddia ve kanıtlarla Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada Genel Başkan ve arkadaşları beraat etti, her iki karar da kesinleşti.
TÖB-DER, askeri yargıya göre suçlu, sivil yargıya göre suçsuzdur.
Elinizdeki kitap, 12 Eylül hukuksuzluğunun bu ilginç serüvenini sergilemektedir.”
Kitap şu notla bitiyordu: “Askeri Yargıtay Başkanlığı’na ve Askeri Yargıtay Başsavcılığı'na yapılan, ‘Yargılamanın Yenilenmesi’ ve ‘Karar Düzeltme’ başvurularımız, kitap baskıya verilirken inceleme aşamasında olup, henüz karara bağlanmamıştır. Bu haklı ve yasaya uygun başvuruların olumlu sonuçlanacağını umuyoruz”. Bu talepler reddedildi. “Yargılamanın Yenilenmesi” ile ilgili kararı Seyfettin Bican arkadaşımız sağladı, biz de bu belgeyi kitaba ekledik.
Arka kapakta bir de İlhan Selçuk’un 23 Şubat 1990 tarihli yazısından kısa bir alıntıya yer veriliyordu:
“Sen kalk, bir darbeyle iktidarı ele geçirir geçirmez 650 şubeli ve 200.000 üyeli öğretmen derneğinin kapısına kilit vur… Öğretmenlerin boğazlarından kestikleri paralarla sağlanan dernek mallarına el koy… Yönetici öğretmenleri gözaltına al, işkenceden geçir… Haksız yere cezalandır... Öğretmenler ceza evlerinde yıllarca çürüsünler... Evet, sen şimdi Marmaris'te anılarını yazıyorsun ; 'Sakın ola ki' TÖB-DER'in başına gelenleri unutmayasın... Çünkü sen unutsan bile, ne yıllarca mahpushanede haksız yere yatanlar unutabilir…
Ne de tarih baba…”