Yayın tarihi: 8 Mayıs 2019 - 23:13

DÜNYANIN KEDERİ İLE MÜCADELE EDENLERE...

Halit Çelenk’in etkileyici yaşam öyküsü, birden fazla mücadele alanında izler bıraktı. Böyle yaşamların ardından söylenenler -tam da bu nedenle- hep eksik kalacaktır. Çünkü gerçekte anlatılmaya çalışılan, tek bir insanın, tarih karşısında mütevazi görünmesi gereken yaşam süresini aşan kesintisiz bir mücadeleye kazandırdığı kavrayışlar ve kurumlardır.

Elbette her yaşam, bir gelenek yaratan bu dışa dönük zenginliğe sahip olamaz. Samuel Beckett’in karamsar “son sözü” bunu hissettirir gibidir.

“Kim anlatacak yaşlı adamın öyküsünü

Kantarla tartacak yokluğu

Karışıyla ölçecek yokluğu

Kim hesaplayacak

Dünyanın toplam kederini

Kelimelerle kuşatarak

Hiçliği.”

“Son söz” Eski Ahit’ten insanın doğa, tarih ve tanrı karşısındaki zayıflığını hatırlatan bir bölüme nazire olsun diye yazılmıştır. Halit Ağabeyin ve yoldaşlarının kelimelerle, eylemlerle kuşatıp aştığı hiçlik işte budur. Çağdaş Hukukçular Derneği, bu nedenle, hala onlar tarafından dikilmiş güçlü temel direkleri üzerinde, geniş bir düzlüğün ortasında, biriciktir.

Pekiyi bu hala aynı dernek midir?

Ben ÇHD’nin (şimdilik) son genel başkanıyım. Avukatım ve sosyalistim. Bu örgüt; TKP TİP’in hukuk seksiyonlarından, devrimci işçi sendikaları hukuk bürolarına, siyasal hareketlerin avukat komisyonlarından Kürt özgürlük mücadelesinin avukatlarına, politik hukuk bürolarından devrimcilerin avukatlarına ve nihayet devrimci avukatlığa kadar bu topraklardaki ilerici avukat dinamiğinin evidir. Öyle kuruldu, yaşadı, bugün ve gelecekte de öyle kalacaktır. İçerisinden çıkardığı bütün avukat derneklerinin de çatısı ve güvencesidir.

ÇHD, “Dünyanın toplam kederini hesaplayacak” ve bu kederini ortadan kaldırmak için mücadele edecek güçtedir. Faşizme karşı dövüşsün diye kurulmuş ve hiç yılmadan dövüşmüştür.

Düşman hep aynıdır ancak, sıkça zannedildiğinin aksine siyahın “tonları” vardır. Faşizm, 70 lerden 2000’lere kendine has yeni, karanlık tonlar kazanarak dönüştü. Peki ya mücadele edenler? Bir söyleşide bana sorulduğunu hatırlıyorum: “siz kendinizi Halit Çelenk’e, Niyazi Ağırnaslı’ya, Gülçin Çaylıgil’e benzetiyor musunuz?” diye. Elbette kurucu kuşağımızın güçlü ve zengin yaşam öyküsünü tekrar etmek söz konusu değil. Öykünme hakkımız saklı.

Siyasal perspektiflerimizdeki, mücadele tarzlarımızdaki, yaşam çizgilerimizdeki farklar dikkatinizi çekiyor olabilir. Nasıl olabileceğini açıklamak için iddialı bir cümle kurmama izin verin: “ÇHD’nin İlk kurucu başkanı ile (şimdilik) son başkanı birbirlerine benzemiyorlar; çünkü ‘Aynı’lar”.

Lampedusa’nın sonradan Visconti tarafından aynı isimle sinemaya uyarlanmış olan “Leopar” romanında bu paradoksun tatmin edici bir tanımı vardır: “her şeyin aynı kalması için her şeyin değişmesi gerekir”. Tarihin her anında, siyahın her tonuna karşı, devrimciliğin, demokratlığın, ilericiliğin her tonu dövüştü, bundan sonra da dövüşecek. Aynılığımız faşizme karşı mücadele konusundaki tavizsiz kararlılığımızdır. Farklılıklarımızın hepsi bir zenginlik olarak çatımızın altındadır.

Sadece avukatlar değil, bugün KHK ihraçlarıyla söndürülmeye çalışılan akademideki ışık ta mücadelenin parçasıdır. Hukukun, siyasetin, felsefenin ve sosyolojinin ilişkilerini, bizim için kavranabilir ve üzerinde dövüşülebilir bir arazi haline getirmek üzere işleyen hocalarımıza selam olsun, hep yanımızda olduklarını biliyoruz ve her zaman yanlarında olacağız.

ÇHD hala, kuruldu gündeki gibi, hepimizin evi. Temeli ve direkleri sağlam, çatısı geniş, çağrısı geçerli.

Tutsaklık bugüne kadar hiçbir ÇHD başkanını korkutmadı, bugün de üzerimizde bir hükmü yok. “Hürriyet” bu kadar uzak durmasına, bu kadar geç kalmasına sitem edilen bir sevgili. Hasretinin esiri değiliz; içeride, dışarıda, sokakta, okulda, mahkemede dövüşmemizi zayıflatacak hiçbir hasretin melankolisi bizi esir alamaz.        

Yine de bizden kaçamayacağını öğretmek için ona sık sık sık seslenmek gerekiyor.

Saçlarımda hala beyaz yok, ama Halit ağabeyin güzel ak saçlarının hatırasını ödünç almama izin verirseniz, Hürriyet’e, onun anlayacağı dilden, Orhan Murat Arıburnu’nun dizeleriyle seslenerek bitireyim:

“Yel değirmenlerinde ağartmadık bu saçları

Senin yolunda oldu ne olduysa

Türlü sefaletleri

Tatlı bir başağırısı gibi gezdirdik

omuzlarımızda

Minnet etmedik akına, karasına

Kırıldık ama eğilmedik

Onun için dik gezeriz açık alınla

Yel değirmeninde artmadık bu saçları

Vız gelir vız gider bundan ötesi

Felaketlerle biledik kendimizi

Eey yuvarlak Hürriyet

Ey dingili bozuk

KOLLA KENDİNİ.”

Biz haklıyız. Mücadeleyi asla terk etmeyeceğiz. Başka bir yolu ve mümkünü bulunmadığından; biz kazanacağız!

Herkesi sevgi ve hasretle kucaklıyorum.

 

Selçuk Kozağaçlı

Avukat

Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı

Silivri Kapalı Hapishanesi